Merhabalar,
Bugün size sonradan izlediğim ve sevdiğim eski bir Türk dizisinden bahsedeceğim.
İsmi Merhamet. Başrollerinde Özgü Namal, İbrahim Çelikkol, Mustafa Üstündağ ve Burçin Terzioğlu oynuyor. Tüm kadroya bayıldığımı ama Terzioğlu ve Üstündağ'a daha çok bayıldığımı söylemeliyim.
Öncelikle size diziyi anlatayım.
Özgü Namal yani Narin Yılmaz, dişli bir avukat. İşine büyük aşk ve tutku ile bağlı. Bir o kadar tutkuyla bağlı olduğu diğer şey ise çocukluk aşkı Fırat. Yıllardır unuttuğu sandığı ama unutamadığı lanetli geçmişinde yaşayan korkulu rüyası.
İbrahim Çelikkol yani Fırat Kazan, geçmişin küçük bir kasabada yaşayan (sonradan şehirden geldi) zengin ve şımarık oğlanı, günümüzün ise centilmen ve başarılı bankacısı. Yıllarca yurtdışında geçirdiği zamandan sonra yurda döner.
Mustafa Üstündağ yani Sermet Karayel, yer altı alemi ile yer üstü aleminin arafında kalmış bir adam. Ne yer üstündekiler kadar normal olabiliyorken ne de yer altındakiler kadar anormal olabiliyor. Bir elinde silah tutarken, diğer elinde küçük bir çocuğu sevindirmek için oyuncak tutuyor olabiliyor.
Ve son olarak Burçin Terzioğlu yani Deniz Tunalı, kendisi bir trafik kazasında kaybettiği annesi ve babasının ruhu ile yaşayan zengin, şımarık sosyete kızı. Aynı zamanda Narin'in okul arkadaşı (aynı zamanda en yakın arkadaşı), yani bir avukat.
![]() |
Deniz ve Narin'in arkadaşlığını kıskanmadım desem yalan olur. |
Bu dizinin en kötü karakterinden bahsetmez isek olmaz bence. Oda Yasemin Allen yani Irmak Tunalı, denizin sosyopat, narsistik kız kardeşi. Yıllardır yurt dışında yaşadıktan sonra ani bir kararla yurda yani ablasının yanına dönüş yapar.
Bunun dışında Kara Hatice, Moskof Recep, Şadiye, Mehmet karakterleri de takdire şayandır.
Ana karakterler yukarıdaki gibi. Şimdi konumuza dönersek, Narin yıllar boyunca babası Moskof Recep'in zulmu altında okumak için bir savaş verir. Tabi bu verdiği savaşın yanında yıllar boyunca bir çok şeyi bilerek ve ya bilmeyerek kaybeder. Sonunda ise avukat olmayı başarır. Başarılı ve kaliteli yaşamında hiç bir problem yoktur ta ki yakın arkadaşı Deniz'in kız kardeşi Irmak'ın sevgilisi ile tanışana kadar. Çünkü Irmak'ın nişanlısı Fırat Kazan'dır. Ömrü hayatı boyunca sevdiği tek adam olan, biricik aşkı Fırat'tır bu ! Fırat'ı görmek Narin'in hiç olmamış gibi davrandığı geçmişinin kapısını aralar.
Sonrası ise çorap söküğü gibi gelir. Olaylar burası itibari ile gelişmeye başlar.
Fikrime gelirsek, ben bu diziyi yayınlandığı zamanlarda gittiğim misafirliklerde az az, ucundan kenarından izlemiştim. Güzel ama benlik değil diye geçmiştim. Bu yaz çalışma saatlerim sonucu eve geliş saatlerim dizinin ya başını ya da ortasını yakalıyordu. Derken derken ilgimi cezbetmeye başladı ve yakaladığım zamanlarda çat pat izlemeye başladım. Bölümlerin çoğunu parça parça izledim ve çok sevdim. Sonrasında üni için geldiğim bu şehirde netten tamamını izledim. Hele ki Sermet Karayel ve Deniz Tunalı, tamamen komediydi. İzlemem de ki en önemli sebeplerden birisidir bu iki karakter. Diziyi izlerken sinir olduğum noktalar olsa da çok güldüğüm noktalar da oldu.
Tek sevmediğim noktada şu ki, dizinin sonu insanı intihara sürükleyecek kadar kötüydü. Nerdeyse bu kadar kötü final yüzünden keşke izlemeseydim, en azından bilmezdim diyesim geliyor.
Tavsiye kısmına gelirsek, entrika, aşk ve komedi üçlemesini seviyor ve kötü sonlar moralimi senin kadar bozmaz Narsist diyorsanız başlayın gençler !!
Not: Tekrar ediyorum, Sermet Karayel ve Deniz Tunalı karakterleri olmasa muhtemelen diziyi izlemezdim !
Not 2 : Dizi Hande Altaylı'nın Kahperengi kitabından uyarlamadır.
Ktılıyorum iki karakter çok ama çok özeldi...
YanıtlaSiluzun zaman olmuş,insan hayat kavgasına düştüğünde gerçekten sevdiğişeylerden uzaklaşabiliyormuş. İki karakter de en sevdiklerimden her zaman :) yorumun içiçn teşekkürler.
Sil