21 Kasım 2016 Pazartesi

Merhamet / Sermet Karayel Aşkına !

Merhabalar,

Bugün size sonradan izlediğim ve sevdiğim eski bir Türk dizisinden bahsedeceğim.


İsmi Merhamet. Başrollerinde Özgü Namal, İbrahim Çelikkol, Mustafa Üstündağ ve Burçin Terzioğlu oynuyor. Tüm kadroya bayıldığımı ama Terzioğlu ve Üstündağ'a daha çok bayıldığımı söylemeliyim.

Öncelikle size diziyi anlatayım.

Özgü Namal yani Narin Yılmaz, dişli bir avukat. İşine büyük aşk ve tutku ile bağlı. Bir o kadar tutkuyla bağlı olduğu diğer şey ise çocukluk aşkı Fırat. Yıllardır unuttuğu sandığı ama unutamadığı lanetli geçmişinde yaşayan korkulu rüyası.

İbrahim Çelikkol yani Fırat Kazan, geçmişin küçük bir kasabada yaşayan (sonradan şehirden geldi) zengin ve şımarık oğlanı, günümüzün ise centilmen ve başarılı bankacısı. Yıllarca yurtdışında geçirdiği zamandan sonra yurda döner.

Mustafa Üstündağ yani Sermet Karayel, yer altı alemi ile yer üstü aleminin arafında kalmış bir adam. Ne yer üstündekiler kadar normal olabiliyorken ne de yer altındakiler kadar anormal olabiliyor. Bir elinde silah tutarken, diğer elinde küçük bir çocuğu sevindirmek için oyuncak tutuyor olabiliyor.

Ve son olarak Burçin Terzioğlu yani Deniz Tunalı, kendisi bir trafik kazasında kaybettiği annesi ve babasının ruhu ile yaşayan zengin, şımarık sosyete kızı. Aynı zamanda Narin'in okul arkadaşı (aynı zamanda en yakın arkadaşı), yani bir avukat.

Deniz ve Narin'in arkadaşlığını kıskanmadım desem yalan olur.

Bu dizinin en kötü karakterinden bahsetmez isek olmaz bence. Oda Yasemin Allen yani Irmak Tunalı, denizin sosyopat, narsistik kız kardeşi. Yıllardır yurt dışında yaşadıktan sonra ani bir kararla yurda yani ablasının yanına dönüş yapar.

Bunun dışında Kara Hatice, Moskof Recep, Şadiye, Mehmet karakterleri de takdire şayandır.

Ana karakterler yukarıdaki gibi. Şimdi konumuza dönersek, Narin yıllar boyunca babası Moskof Recep'in zulmu altında okumak için bir savaş verir. Tabi bu verdiği savaşın yanında yıllar boyunca bir çok şeyi bilerek ve ya bilmeyerek kaybeder. Sonunda ise avukat olmayı başarır. Başarılı ve kaliteli yaşamında hiç bir problem yoktur ta ki yakın arkadaşı Deniz'in kız kardeşi Irmak'ın sevgilisi ile tanışana kadar. Çünkü Irmak'ın nişanlısı Fırat Kazan'dır. Ömrü hayatı boyunca sevdiği tek adam olan, biricik aşkı Fırat'tır bu ! Fırat'ı görmek Narin'in hiç olmamış gibi davrandığı geçmişinin kapısını aralar.
Sonrası ise çorap söküğü gibi gelir. Olaylar burası itibari ile gelişmeye başlar.

Fikrime gelirsek, ben bu diziyi yayınlandığı zamanlarda gittiğim misafirliklerde az az, ucundan kenarından izlemiştim. Güzel ama benlik değil diye geçmiştim. Bu yaz çalışma saatlerim sonucu eve geliş saatlerim dizinin ya başını ya da ortasını yakalıyordu. Derken derken ilgimi cezbetmeye başladı ve yakaladığım zamanlarda çat pat izlemeye başladım. Bölümlerin çoğunu parça parça izledim ve çok sevdim. Sonrasında üni için geldiğim bu şehirde netten tamamını izledim. Hele ki Sermet Karayel ve Deniz Tunalı, tamamen komediydi. İzlemem de ki en önemli sebeplerden birisidir bu iki karakter. Diziyi izlerken sinir olduğum noktalar olsa da çok güldüğüm noktalar da oldu.

Tek sevmediğim noktada şu ki, dizinin sonu insanı intihara sürükleyecek kadar kötüydü. Nerdeyse bu kadar kötü final yüzünden keşke izlemeseydim, en azından bilmezdim diyesim geliyor.

Tavsiye kısmına gelirsek, entrika, aşk ve komedi üçlemesini seviyor ve kötü sonlar moralimi senin kadar bozmaz Narsist diyorsanız başlayın gençler !!



Not: Tekrar ediyorum, Sermet Karayel ve Deniz Tunalı karakterleri olmasa muhtemelen diziyi izlemezdim !
Not 2 : Dizi Hande Altaylı'nın Kahperengi kitabından uyarlamadır. 

15 Kasım 2016 Salı

Kore Dizisi : Descendants Of The Sun

Merhabalar,

Ey ekmek arası domatesli peynirlerim. Nasılsınız bugün ?

Ben çok keyifliyim çünkü güne kitap alarak başladım tabi  bu başka bir yazının konusu biz dizimize geçelim.

Dizinin ismini duymayan yoktur sanırım , Descendants Of The Sun. Başrollerinde Song Joong Ki, Song Hye Kyo, Jin Goo, Kim Ji Won oynuyor. Çoğu kişi izledi, izlemeyen fikir edindi ama herkes bildi. Bende yeni bitirebildim ki izlemeye mayısta başlamıştım.

Önce konusunu anlatacağım. BM milletler kapsamında Uruk'a gönüllü olarak giden doktorumuz orada, daha öncesinde bir kaç kez buluştuğu ve ayrıldığı asker Song Joong Ki'yi tekrar görür. İkili daha önceki buluşmalarında birbirlerinden çok hoşlanmalarına rağmen ayrılmışlardı. Tekrar buluştuklarında birbirlerini unutamadıklarını fark ederler ama şimdi ne olacak ki ?  Asker hala asker, doktor hala doktur, koşullarda değişiklik olması acaba aralarındaki ilişkiyi değiştirir mi ?


Dizi bu soruları merak ettirerek alıyor önce sizi konuya sonra  Uruk  ve orada yaşadıkları olaylar çerçevesinde gelişiyor.Şunu söylemeden de geçemem iki başrol var dersem dizi de bence yalan olur. Çünkü her karakter başrol gibi :) Hepsinin eğlenceli ve dolu dolu bir alt metni var. 

Fikrime gelirsek, yukarıda  size diziye teee mayıs ayında başladığımı ama anca bitirebildiğimi söyledim. Buradan çıkarılacak sonuç, romantizm açısından dizi bitirilmeye değerdi ama geri kalan sıkıcı konular ise uzatılmaya mahkumdu. Yanisi abartılacak bir şeyi yoktu ama bitirilmeye değerdi.

Sevgili arkadaşlarım, beklentiyi diplerde tutup boş vaktinizde izleyin. Ama izleyin, izlenilmez denemez Allah var yukarıda :)


Not: Doğrusunu söylemek gerekirse yan karakterler ana karakterlerden daha eğlenceliydi.