29 Ocak 2017 Pazar

Kitap Değerlendirmesi : Sefiller

Merhabalar,

Bugün yazın okuyup bitirebildiğim fakat yeni bahsetme fırsatı bulduğum bir kitabımdan bahsedeceğim.

Sefiller, yazarı Victor Hugo


 Ben İş Bankası Kültür Yayınları Hasan Ali Yücel klasiklerinden çıkan beş ciltlik olanını  okudum. İyi ki de öyle yaptım.

Kitapta her ana karakter bir kitap ile anlatılıyor. Bu nedenle her karakteri sanki gerçek hayatta tanışmış, hayatlarına eşlik etmiş gibi yakından biliyor, her şeyi birlikte yaşamış gibi hissediyorsunuz.

Genel anlamda konusundan bahsetmek gerekirse, bir kez suçlu kabul edilmiş insanların bir daha topluma katılmaması gerektiğini düşünen ve kati suretle yakınlarında istemeyen bir toplum ve bu toplum da yaptıklarının sorumluluğunu almaya çalışan bir kürek cezası mahkumunun yaşamı anlatılıyor.

Bunların ışığında;

 Kefaretini ödemeye çalışıyor ise bu kişi hala suçlu kabul edilebilir mi ?

Peki her suç her zaman suç mudur ? 

Suçluları suça teşvik eden / mecbur eden sebepler arasında çevresel faktörlerin hiç mi yeri yok ?

Kişinin işlediği suçta, yaşadığı toplumun hiç mi sorumluluğu yok ?

Peki aile ne demek ? 

Aile olmak için kan bağı ille gerekli midir yoksa olmadan da aile olunabilir ?

Ahlak nedir ? Neye göre değişir ?

.
.
.

Bu soruları sabaha kadar sorabilirim size.
Bir kitap düşünün ki size sorulardan sorulara koştursun, türlü türlü duyguları yaşatsın.
Kah zaman zaman güldürsün, kah ağlatsın, olmadı utandırsın.
Evet gençler, size Sefiller'den bahsediyorum.

Bir kitap düşünün ki size bir cevap veriyorsa on soru sormanıza neden oluyor ve yine aynı kitap her cevapta sorularıyla tekrar tekrar doğuyor.

Sefiller'in bende yarattığı duygu durumu bu.

Ben sorularla, düşünmekle uğraşamam, baş edemem derseniz, bırakın okumayın !

Yok ben düşünmeyi, sorgulamayı, ötekileştirmemeyi, ikinci şansları severim,bilirim diyorsanız, lütfen ama lütfen okuyun !

Seçim sizin !!

28 Ocak 2017 Cumartesi

The Legend Of The Blue Sea

Merhabalar,

Uzun zamandır yoktum malum ara tatil dönemi. 

Bugün sizlere taze taze bitirdiğim Legend Of The Blue Sea dizisini anlatacağım. Biliyorsunuz başrollerinde Lee Min Ho ve Gianna Jun oynadığından beklentiler yüksekti ve heyecanla bekleniyordu.


Kendi adıma konuşmak gerekirse benim beklentim düşüktü çünkü ikiliyi pek yakıştıramamış olmakla birlikte Lee Min Ho'nun son dizisi Heirs beklediğim gibi çıkmamıştı. Neyse efenim her zaman ki gibi önce içeriğinden size biraz bahsedeyim sonrasında fikirlerimi paylaşacağım.

Karakterler aşağıdaki gibi.

Konusuna çok girmeyeceğim malum dizi denizkızı hikayesini baz alıyor ve  denizkızı konulu dizilerde her zaman olduğu gibi karaya çıkma, bir adama aşık olma ve  deniz baloncuklarına gönderme yapma içeriyor bol bol. Normalden farkı ise aynı hikayenin geçmişte de yaşanmış olması. Bingo, bildiniz ! Dizi günümüzde olmasına rağmen sık sık geçmişe de gidiyor. Deniz kızı Gianna Jun ve devlet memurumuz Lee Min Ho, bitmeyen aşkları nedeniyle günümüzde tekrar doğuyorlar. Geçmişle olan bağları ise rüyalarında gördüğü kesitlerle sağlanıyor.




Fikrime gelir isek, ben ilk 10 bölüm gülmekten kırıldım resmen. Zaten baş rolündeki Gianna Jun'a  you Came From The Stars dizisinden hastaydım, burada da çizgisini bozmamış, şahane oyunculuk sergilemiş. Gelgelim Lee Min Ho'ya, sezarın hakkı sezara prensibimiz ile hakkını vermek gerekirse adam sonunda aşmış kendini. Olmuş yani :) Eski dizilerine oranla bayağı iyi bir oyunculuk sergilemiş, tabi bence :) Başkası beğenmez bilemem.

Ayrıca belirtmem gerekir ki yan roller de en az baş roller kadar eğlenceliydi. Shin Won Ho favorimdi, bayıldım kendisine :)

Eğlenceli dizi izlemek için arayıştaysanız izleyin ki bence sırf Gianna Jun için bile izlenmeli. Dizi temposu ilk 10 bölümden sonra bir süre düşüyor ama bırakmayın iyi toparlıyorlar sonradan. Sonu da beklediğime oranla iyiydi diyebilirim. İzleyebilirsiniz gençler :)

Not: Denizkızının arkadaşı karakterlerini böylesi ilginç ve beklenmedik konum ve yaşlardan seçmeleri bence çok hoştu, açıkçası çok sevdim.