25 Ekim 2016 Salı

Kore Dizisi : Modern Farmer / "Kençanayo,kençanayo"

Merhabalar,

Bugün size uzun zaman önce başlayıp da sonunu yeni getirebildiğim Modern Farmer dizisinden bahsedeceğim. Başrollerinde  -benim ta Bof'tan sevdiğim sarışın- Lee Hong Ki, Park Min Woo, Kwak Dong Yun, Lee Shi Un ve Lee Ha Nui oynuyor.


Diziye 6 ay kadar önce başladım. Ara vere vere 3 parçada izledim. Anlayacağınız diziyi mundar ede ede izledim. 

Neyse, konumuza dönersek, diziyi çok sevdim. Çok güldüm, çok eğlendim. Biraz daha romantizmi olsaydı daha bile iyi olabilirdi ama olsun buna şükür.Dizide bir erkek müzik grubu var. Geçmişte albüm yapım aşamasında gruptan bir kişi yapımcıyı dövüyor. E bunun üzerine malum hayalleri suya düşüyor hepsinin. Dizi olayın üzerinden 7 sene geçmiş haliyle devam ediyor.  Hong Ki tekrar nasıl albüm yapabileceğinin yolunu ararken  ailesinden tarla miras kalıyor. Önce satmayı düşünüyor ama sonra fikrini değiştiriyor ve -tarla satıldığında değer etmediği için- son yıllardaki en karlı tarım ürünü olan lahana ekmeye karar veriyor. Tabi bunun üzerine grup arkadaşlarını tekrar bir araya getirerek lahana ekimi için ikna ediyor. Hikaye bu konu üzerinde gelişiyor.


Dizinin tüm karakterleri çok iyiydi. Ne kahkahalar attım anlatamam size. Hele bir de "kençano kençano" kısmı var ki izlemeniz lazım :)

Yalnız o kadar güzel kadını çingene gibi giydirmek nedir ya. Diziyi bırakma sebebi resmen.

Bu ara gülmeye ihtiyacı olan kim varsa izlesin derim ben. Eminim seveceklerdir.

Benim bu ara sık sık keyim bozulduğu için merhem gibi geldiğini söyleyebilirim :)

İyi seyirler, sevilesiler !


19 Ekim 2016 Çarşamba

Hint Filmi : Dhoom

Merhabalar,

Sevilesi insanlar nasılsınız ??

Ben keyifliyim çünkü bugün okul kırdım =)

Şu hayatta yapmaktan en keyif aldığım şeylerden biridir devamsızlık ve tahmin ettiğiniz gibi bana verilen süreyi kanımın son damlasına kadar kullanırım.

Tamam tamam içinizden geçirdiğiniz gibi sorumsuz bir öğrenciyim, yani biraz =)

Ama ders çalışırım yalan yok, eksiğimi kapatırım. Bunun rahatlığı da var tabi !

Neyse efendim, konumuzdan saptık yine. Bugün size uzun vadede izleyebildiğim ve anca şuan anlatabildiğim bir film serisinden bahsedeceğim, yani Dhoom'dan.

Seri demiştik, 3 filmden oluşuyor. Başrollerinde standart iki karakter var, Polisimiz Abhishek Bachchan ve yardımcısı Uday Chopra  (ilk filmde yardımcısı oluyor, izleyince anlarsınız) var. Serinin her filminde ise kötü adamlar değişiyor.

Serinin kötü adamları ise sırasıyla aşağıdaki gibi,

Dhoom 1 ^de kötü adam John Abraham,


Dhoom 2 ^de kötü adam Hritnik Roshan,


ve
Dhoom 3 ^te kötü adam Aamir Khan.


Fikrimize gelirsek, Dhoom filmlerini sevdim çünkü kendinden uçuk, Dhoom filmlerini sevmedim çünkü fazla uçuk. Aklınız karıştı değil mi ! Heh işte bende bundan bahsediyorum,izlerken böyle oluyorsunuz. Bu kadar abartı ve absürt sahneye gülsem mi üzülsem mi bilemiyorsunuz. Ben abartılı sahneleri fazla inanılmaz olmadığı sürece severim. Malum Cüneyt Arkının bir ordu insanı 3-5 okla öldürdüğü, iki hav hav ile katilin kim olduğunu anlayan Tarkan'ın filmleri ile büyüdüm. Doğaldır yani :) Dhoom da böyle, eğer  Türk filmlerini bu hallerine rağmen seviyor ve izliyorsanız bu film serisini de sever ve izlersiniz. Ayrıca konusu da aynı bizim filmler gibi klasik. Çok iyi bir polis, çok iyi bir yardımcı ve bir de çok iyi hırsızımız var. E bu kombinasyon olur da aksiyon olmaz mı ! Evet sevilesi insanlar olayı, atraksiyonu da bol bir film.

Yukarıda anlattıklarımı seviyor iseniz kaçırmayın izleyin ama yok Türk filmlerine daha katlanamıyorum Hintlisini mi izlicem diyorsanız cıks izlemeyin, sevmeyeceğiniz gün gibi ortada.

Seçim sizin şerbeti bol insanlar.

Not: Ben 13 yaşındaki erkek kardeşimle izledim ve kendisi çok sevdi. Onun ısrarı ile üç filmi izledim keza kendisi tek başına film izlemekten pek hoşlanmıyor. Yoksa devamını bende izlemeyebilirdim.

Not 2 : Afişlerin çirkinliğini görmezden geliniz lütfen.

17 Ekim 2016 Pazartesi

Hint Filmi : Kick

Merhabalarrrr,

Bugün gayet iyi bir ruh hali içerisinde geldim. :)


Şimdi  izlediğim  romantizmi bol aksiyonu az olanından bir film anlatacağım.Filmin anlatım yazısını blogunu keyifle takip ettiğim blogger Bollywood Terapi'nin şu yazısında  okuyup izlemeye karar vermiştim. Kısmet bu zamanaymış, filme dönelim :)

Filmin ismi Kick. Başrollerinde Salman Khan, Jacqueline Fernandes ve Randeep Hoda oynuyor. Filmde Devi Lal Singh (Salman Khan) kick seven yanisi adrenalin tutkunu. Ayrıca başına buyruk, zeki ama tutarsız bir aşk adamı . Bir bakıyorsunuz, aşık olduğu kıza türlü türlü şeyler yapan bir şaklabanken, bir de bakıyorsunuz ki tacize uğrayan kızları kurtaran asil şövalye :)  Konusunu bu kadar bilmeniz yeterli bence, hayatı kick'lemeye çalışan bir adamın hikayesi bu.

Fikrime gelirsek...

Aslında Salman Khan filmlerini çok severim. Salman Khan'ı daha çok severim. Ama bu film zorlama olmuş gibi geldi. Beğendiğim çok yer oldu ama yine de etkilemedi beni diyebilirim. Salman Khan seviyorsanız izleyebilirsiniz ama şayet aram çok iyi değil derseniz, aranızı kendisi ile daha fazla bozmamak adına izlemeyedebilirsiniz. Bilemedim :/


Unutmadan şunu da belirteyim film müziği Hangover'a bayıldım !! İnsanın gönlünü okşuyor resmen !

Sözün özü şu, izlediğime pişmanım demiyorum keza bir çok vasat filmin yanında gayet iyiydi ama...Amasını yukarıda açıkladım gençler, karar sizin !!


16 Ekim 2016 Pazar

Bıkılası İnsanlar Ah Bir Gitseler

Merhabalar,

Bugün biraz iç dökesim var. Dertlendim biraz.


Ben ruh-u renkli, enerjisi hiç tükenmeyen bir insanım. Eğlenceli, kendine özgü şeyleri çok severim.

Hayat görüşüm de "aslolan insandır" mottosu üzerine şekillendiği için hayatta yaşanan her şeyin insanlar için olduğuna inanır ve herkesi ve her şeyi olduğu şekil ve hali ile kabul ederim.

Buraya kadar sıkıntı yok ! Çoğumuz böyleyiz zaten.

Problemin başladığı noktayı anlatayım ben size.

Ruh-u renkli bir kişilik olduğumu söylemiştim. E bu doğal olarak hal ve hareketlerime, kıyafetlerime ve tabi bir de saçlarımı yansıyor. An itibariyle saçlarım mavidir ey ahali. Şu zamana kadar da yavruağzı, pembe, mor, yeşil,sarı, platin sarı, fuşya yapmışlığım var. Seviyorum.

 Bunun yanı sıra kuaföre gidiş ve çıkışında saç modellerinde derin farklar olan, radikal kararları seven bir yapım var.

E kılık kıyafet desen milletin beğendiğinden ziyade Narsistin sevdiği doğrultuda seçim yaparım.

Sonrasında hepsi bir araya geldiğinde ise insanlar için bıdı bıdı yani "etiketleme" faslı başlıyor. Sürekli göründüğünüz hal yüzünden eleştiren, kınayan insanlar var türüyor etrafınıza üzerine vazifeymiş edasında. Biraz farklı isen "yaramaz kız, ailesinin söz geçiremediği kız, arısız kız" etiketleri bir bir yapışıyor günbegün.  Nöbet tutuyorlar sanki, düşünüyorlar " ne desek, ne yapsak da şu kız hayattan insanlardan soğusa" diye. Bence öyle.

Bıktım ya, vallahi bıktım. Ben seviyorsam kime ne ? Ben kimseye şöyle yapın, böyle giyinin demiyorum. Bu insanlar niye böyle ? Bilip bilmeden kişiler hakkında konuşmak, ahkam kesmek niye ?

Ne getirisi var bunun ? Hiç mi işleri güçleri yok ?

Sözün kıssası şu ki tatlılar, sevilesi insanlar, beni bıktırdılar. Ben kafayı kendi kedisi başta olmak üzere hayvanlar ve eğitimle bozmuş, akademik kariyer diye yanıp tutuşan, hayatını bu yönde şekillendiren bir beşerim. İnsan olma yolunda kendimce hatalar yapa yapa, bata çıka yürümeye çalışan bir beşerim.

Beni rahat bırakın. Beni benle ve sevdiklerimle rahat bırakın.

Hepinize rahatlıklar dilerim ey ahali !

4 Ekim 2016 Salı

Kitap Değerlendirmesi : Ay Günlükleri / Bu kızlar bir harika !

Merhabalar,

Daha önceki şu yazımda sizlere kadınların aciz ve düşünmeden kararlar veren kahramanlar halinde anlatıldığı masalları pek sevmediğimi / sevemediğimi anlatmış idim.

Bugün ise sizlere  normalde olması gerektiği gibi düşünen, karar alan, aldıkları kararlar için savaşan ve aşık olan kadınları anlatan yeni versiyon masallardan bahsedeceğim. Yani nam-ı diyar Ay Günlükleri'nden.

Serimiz 5 kitaptan oluşuyor, yazarı ise Marissa Meyer. Kitap sıralaması ise aşağıdaki gibi.

-Sadece ilk kitabı açıklayacağım, devam kitapları olduğu için spoiler vermeden maalesef açıklayamam.-



Cinder ilk kitap. Klasik Külkedisi hikayesini düşünün ve sonra onu unutun. Kitap bazı yönlerden  hikaye ile benzerlik gösterse bile genel hatları itibari ile -kişisel fikrim- tamamen farklı bir hikaye. Bir kere külkedimiz evde temizlik yapan ezik kız değil, mekanik ustası. Üstelik yaşadığı ülke sınırları içerisinde işinin en iyisi. Peki bu ustalar neleri tamir ediyor derseniz ? Elektronik eşyalar diye düşündünüz değil mi :) Yanlış cevap çünkü ülkede robotlar, vücudunun bazı kısımları robot olan insanlar ve normal insanlar birlikte yaşıyor. Bu robot ve yarı robot insanların tamiratını ve bakımını mekanik ustaları yapıyor. İlginç değil mi ? Bence de :) Neyse konumuza dönersek, ülkenin prensi mekanik ustamız Cinder'dan hizmetindeki bir robotun tamiri konusunda yardım istiyor ve olaylar böylece başlıyor.






 Kırmızı başlıklı kız...

 Uyuyan Güzel...
 Pamuk Prenses Ve Yedi Cücelerin kötü kalpli üvey annesi...
Bu arada bi açıklama yapmak gerek. Levana normalde tüm kitaplarda adı geçen kötü karakterlerden biri. Yazarımız Levana'nın yaptıklarının nedenini anlayabilmemiz için hayatını anlatıyor bu kitapta.

Kendi adıma yaptıklarını doğru bulmasam da anladığımı söyleyebilirim.
Son olarak da Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler...























Sanki birisi benim klasik masallar konusunda fikrimi öğrenmiş de sırf bana özel yeniden kurgulamış gibi hissederek okudum ve masallar bilinenin aksine bu kitaplar da adrenalini yüksek ve sürükleyici idi.

Farkındayım yazıyı çok uzattım ama çok sevdim ve mutlaka sizde okuyun derim. Kitapların edebi değeri ile ilgilenmedim ve açıkçası bu kitaplar için pek de umurumda değil. Ben okurken çok eğlendim ve eminim siz de eğlenirsiniz.

Okuyun !
Okutturun !