25 Mayıs 2016 Çarşamba

Bugün günlerden Murat Kekilli !

Merhabalar, ben geldim.

Bu haftayı kendim ve herkes için Murat Kekilli haftası olarak ilan ediyorum :)


Ne alaka dediniz di mi ? Ben Murat Kekilli'nin sesine ve şarkılarına bayılırım. Küçüklüğümden beri sık sık dinlerim ama bazı haftalar sürekli ve sadece onu dinlerim. Bir bağımlı gibi  nükseder bende bildiğin. Murat Kekilli yoksunluğu hisseder, geçene kadar sürekli ve sürekli dinlerim.

Yine nüksedip de bağımlılığını yaşadığım bir hafta içerisindeyim. Sizlere de tavsiye ederim.

Hepinize Alır Seni Boşarım şarkısını gönderiyor ve dinlerken yüzünüzde oluşacak keyfi hediye ediyorum :)

Not: Şarkıyı dinlerken sözlerine dikkat ediniz !!

19 Mayıs 2016 Perşembe

Rizzoli and Isles

Merhabalar, ben geldim.

Bugün size izlerken çok keyif aldığım bir diziden bahsedeceğim.


Dizinin ismi Rizzoli and Isles. Başrollerinde Angie Harmon ve Sasha Alexander oynamakta.

İki kadının da oyunculuklarına bayılıyorum. Şu yazımda bahsettiğim 2 Broke Girls dizinden Max ve Caroline karakterleri bir ise bu ikili ikinci sırada benim için diyebilirim.Hele ki aralarında geçen diyaloglar  dizinin bence bel kemiği.

Konusu kısaca şöyle, Boston dedektifi Jane Rizzoli ile adli tıp doktoru Maura Isles'ın birlikte çözdükleri cinayetleri ve bu esnada yaşadıklarını anlatıyor. Jane'nin dominat ve agresif hareketler sergileyen bir yapısı var iken Maura'nın ise gayet naif ve feminen bir çizgisi var. Yani oldukça zıt iki karakter ama aynı zamanda ikisinin birlikte siyah ve beyaz, iyi ile kötü gibi garip bir uyumları da var.

Ben izlerken inanılmaz keyif alıyorum. Aralarındaki uyumsuz uyumlarını izlerken bir anda bakıyorsunuz ki dizi sizi içine almış ve bırakamıyorsunuz. Ben genel de Amerikan ve İngiliz polisiye dizilerini severim ama bu dizi benim için üst sıralarda. Benim şiddetli tavsiyemdir, izleyin !

İzleyin, izlettirin !!

Not: Dizi Tess Gerritsen'in Rizzoli and Isles kitap serisinden uyarlanmıştır.Yazarın daha öncesinde başka bir kitabını okumuş ve beğenmiştim. İlk fırsatta bu seriyi de okuyup yazacağım.

 Edit : Dizi 7. Sezon 13. bölümü ile final yaptı. Bu kadar iyi bir dizi için ortalamanın altı bir final oldu benim kanaatim. Herşeye rağmen izlemesi en keyifli dizilerden biriydi.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Kore Dizisi : Marriage Contract

Merhabalar, ben geldim.

Bugün size yakın tarihte bitirdiğim bir diziden bahsedeceğim.


Dizinin ismi Marriage Contract. Başrol oyuncuları  ise Lee Seo Jin ve Uee.

Tanıtım bilgilerini verdim madem önce konusundan sonra fikrimden bahsedebilirim.

Öncelikle, diziyi daha önce şu yazımda bahsettiğim Super Daddy Yeol dizisinin konusuna benzediği için izlemeye karar vermiştim. Sonrasında başroldeki şahsın malum gamzelerini görünce fikrim kesinleşti.

Dizinin konusu ise, çocuğuna çok düşkün anne olan Kang Hye Soo'nun evladı için neleri göze alabileceklerini anlatıyor. Kang Hye Soo'nun kocası çocuğu çok küçükken ölür ve yalnız bir anne olarak çocuğunu büyütmeye başlar fakat kocasının bir çok borcu vardır. Ölen kocasının bitmeyen borçlarını ödemeye çalışırken yaşanılan ufak bir kaza sonucu hasta olduğunu öğrenir. Kendisi ölürse kızına ne olacak ? Ölen kocasının borçları için kendisini tehdit edenlerden kızını kim koruyacak ? Zaten babası olmayan kızı annesi de gidince nasıl hayatla baş edecek ? Kang Hye Soo bunları düşünürken  diğer yandan bildiğin yanağında göçük yaratan güzel gamzeleriyle Han Ji Hoon ise öz annesi ile birlikte yaşadığı ailesi arasında sıkışmış renksiz hayatında babasının bitmeyen istekleri ile uğraşmaktadır. Tüm bunların arasında gelen bir haber ile yıkılır. Annesinin hasta olduğunu ve organ nakline ihtiyacı olduğunu öğrenen Han Ji Hoon annesini nasıl kurtaracak? Uygun organı nasıl bulacak ?

İşte tam bu noktada yolları kesişen bu iki çaresiz insanın hikayesini anlatıyor dizi.

Peki ben sevdim mi ?

Evet. Neden dersiniz, sanırım çaresizlikten doğan hikayeleri, ilişkileri anlatan yapımları seviyorum ben. Kadının donuk olması, diziyi adam ile çocuğun götürmesi bile sevmeme  engel değil !!

Eğer ki yukarıda bahsettiğim sebep sizi de etkiliyor ise izleyin yoksa kararsızım izleyip izlememeniz konusunda. Bir şey kaybetmezsiniz belki ama kazanmazsınız da. Yanisi siz bilirsiniz !!

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Okuyucu Değerlendirmesi : Fi / Çi / Pi

Merhabalar, ben geldim.

Bugün okuduğum, Akilah Azra Kohen'in 3 kitaptan oluşan Fi, Çi ve Pi serisinden bahsedicem size.


Hikaye Fi ile başlıyor. Sizi sarıp sarmalayıp, Çi ile yükseltiyor. Sonu olan Pi'de ise yükselttiği yerden öyle ustalıkla indiriyor ki şaşar beşer olan insanın aslında kim olduğunu anlıyorsunuz.

Düşüşü yükselmek sanırken aslında yükselmenin düşmekten geçtiğini idrak ediyorsunuz. Yok olmadan var olunmayacağını, sadeleşme olmadan güzelleşilmeyeceğini, her etkinin bir tepki doğuracağını, her eylemin bir getirisi olduğu farkının farkına varıyorsunuz !

Ben referansına güvendiğim bir arkadaşımın sonucu kitaba başladığımda, bu kadar seveceğimi okumazsam üzülürmüşüm diye düşüneceğimi düşünmemiştim.

Can Manay'ın narsisizminde, Duru'nun kendini değerlendirdiği başka gözlerde, Deniz'in müzik tutkusunda, Bilge'nin kardeş sevgisinde, Ali'nin bilgi açlığında, Eti'nin bencilliğinde, Özge'nin felsefi duruşunda, Sadık Murat Kolhan'ın yakıcı aşkında kendimi bulacağımı bilmezdim !

Uzun lafı kısaltmayı seven bendeniz der ki, okuyun ve dahi okutturun !

Çok sevdim ya ben !


7 Mayıs 2016 Cumartesi

Ben Masal Sevmiyorum !!

Merhabalar, ben geldim.

Şimdi başlığı gören diyecek nasıl yani ? Masal sevilmez mi ?

Ben sevmiyorum.

Küçükken bunun sebeplerini bilemezdim. Sadece rahatsızlık hissi sarardı beni. Çünkü masallara baktığınızda, kızların kulelere hapsedildiği, bir diğerinin güzelliğini kıskanan kadınların olduğu, davet edilmeyen -belki de davetiyesi postada kayboldu abartılacak ne varsa- kadınların öfkesinden lanetlediği masum kızların olduğu, uyanmak için prensinin öpmesini beklediği aciz kadınlar okuyorsunuz.

Beyaz atlı prens olmazsa uyanamamasına tamam diyelim ki bunu kabul ettik ama peki prensin doğru prens olduğunu uyayan bir kadın nasıl anlar yahu ? Ben uyandığım zaman nerede olduğumu bile unutuyorum bazen ... 



Bir çocuk okurken düşünmez mi bu kadınlar niye bu kadar sıkıntılı, sürekli sorun çıkınca neden yardım bekliyorlar ? Ne kadar işe yaramazlar !

Şimdi kalkıp da Narsist saçmalama küçücük yaşında böyle şeyler düşünemezsin demeyin çünkü düşünemiyor oluşumuz hissedemediğimiz anlamına gelmiyor. Ben sinirlenirdim. Neden uyuyor yıllarca, neden öpülmeyi bekliyor, neden yukarı çıkartabildiği saçlarını kendini kurtarmak için kullanmıyor, neden küçük bir kız çocuğunun kurt potansiyelinin olduğu bir ormana tek başına yolluyor annesi bla bla bla. Liste böyle uzar gider açıkçası.

Şimdi düşünelim neden böyle bu ?
-Bunu tek sorgulayan ben değilimdir mutlaka :)-
Neden kadınların kendini kurtardığı masallar yok ?
 -Varsa da şuan hatırlayamadım varsa hatırlayan  yazsın bana lütfen :)-
Neden masallar da her iki cinste ortak paydaya sahip olamıyor ?
-Çekilin yoldan içimdeki feminist kişilik klavye başında :)-

İçimdeki feminist kişiliğe dikkatinizi verdiğiniz için teşekkür :)