29 Aralık 2015 Salı

Kore Dizisi : Paradise Ranch

Merhabalar ben geldim.

Bugün size yakın bir tarihte bitirdiğim eski bir diziden bahsedeceğim.


Dizinin ismi Paradise Ranch. Başrolunde Shim Changmin (Dong Jo) ve Lee Yeon He (Da Ji) var. 19 Yaşındaki Lee Da Ji ile 21 yaşındaki Han Dong Jo  birbirini çok seven ve evlenmek isteyen iki gençtir. İlk başta aileleri evlenmelerine izin vermese de zamanla ikilinin ısrarı sonucu kabul etmek zorunda kalırlar.Evlilikten altı ay sonra ise şiddetli geçimsizlik nedeni boşanırlar.Dizi devamında 6 yıl sonrasından ilerlemeye başlıyor.6 Yıl sonra Lee Da Ji veteriner olmuş ve ailesi ile birlikte adı Cennet olan bir çiftlikte yaşamakta ve çevre çiftlerdeki atlarla ilgilenmekte. Han Dong Jo ise ailesinin -özellikle dedesinin- ısrarı üzerine şirketteki müdürlük pozisyonuna getirilmiştir ama hiç bir bilgisi veya tecrübesi yoktur. Sürekli şirkete geç kaldığı ve işin savsakladığı için Dong Jo'ya kızan dedesi torununu cezalandırmak ve akıllanmasını sağlamak için şirketlerinin Jeju adasında yapmak istediği proje için görevlendirir. Fakat bir problem vardır, şirketin proje için aldığı arazi de Lee Da Ji ve ailesinin çiftliği de vardır.Bu durum yetmezmiş gibi de dedesi Dong Jo'ya şirkete kızgın olan yerli halktan izin belgesi alması için görevlendirir ve bu esnada maddi veya manevi olarak Dong Jo'ya yardım eden herkesi işten kovacağını duyurur. Tüm bunların yanı sıra ortak şirket grubu Friends'in yöneticisi Le Seo Yoon eski karısından hoşlanmaktadır.Peki bu durumda Han Dong Jo izin belgelerini nasıl alacak ? Proje gerçekleştirilirken Lee Da Ji'nin çiftliği  ne olacak ? Lee Da Ji'nin Friends grubunun patronu ile arasında bir şey olacak mı ? Bu sorular ve daha nicesinin cevabı için sizi dizimize bekliyoruz :)

Biraz uzun bir yorum oldu, affola. Dizi çok rutin ilerliyor, çoğu yerde ilerletmek zorunda kaldım. Aslında bu diziye başlamamda ki en büyük sebep konusu buna çok yakın olan Emergency Couple dizisiydi. Onu izlemiş ve çok sevmiştim. Bunun da konu ve tarz ve tabisi ilerleyiş olarak ona yakın olacağını düşünmüştüm ama maalesef çok altında kaldı. Yine de izlediğime pişman değilim çok güzel atlar vardı :) Doğru bildiğiniz dostlar bir kedi annesi ve koyu bir hayvan severim.Bu konuyu başka bir yazımda anlatırım size.

Uzun lafın kısası, boş zamanınız varsa ve izleyecek diziniz yoksa vakit öldürülebilir ama diğer türlü bence gerek yok.

Not: Lee Da Ji'nin kız kardeşine bayıldım. Asabi kızları severim :)

23 Aralık 2015 Çarşamba

Okuyucu Değerlendirmesi : Kimya Hatun

Merhabalar, ben geldim.

Bugün size yakın tarihte bitirdiğim bir kitaptan bahsedeceğim.


Gezmeyi ve uzun yolculukları seven biriyim. Genel de yolculuk esnasında okumak için yanımda kitap bulundururum. Yolculuk yaparken durulan dinlenme tesislerindeki kitapları beğenmem, benlik değiller pek. En son yolculuğumda yine kitaplara göz atarken rafta Kimya Hatun kitabını gördüm.Mevlana, Şems, Kimya Hatun, Tasavvuf ilgimi fazlasıyla çeken konular ve dolayısı ile bunlardan bahseden çeşitli yazarlardan çeşitli kitaplar okudum. Genelde bu konulara erkek kısmının gözünden veya bakış açısından yaklaşılıyor. Kadın kısmına pek laf düşürülmüyor. Ben ise kadın yazarlara ve ana karakteri kadın olan kitaplara ayrı bir ilgi duyarım ve çoğu zaman içeriğine bile bakmadan alır okurum.Bunda da açıkçası öyle oldu ve ilk defa bir dinlenme tesisinden kitap aldım.

Kitabımızın konusu Şems'le evlenen Kimya Hatun.Kitap Kimya Hatun'un öz babasının ölümünden başlayıp, annesinin Mevlana ile evlenmesiyle devam edip en son Kimya'nın Şems'le evlenmesi ile bitiyor. Bu bilgileri bu konuya ilgisi olan herkes bilir zaten. Kitap bu süreci akıcı bir dille anlatıyor. Daha etkileyici bir şey bekliyordum ama beklentimin altında kaldı. Pişman mıyım okuduğuma ? Hayır. Sevdim çünkü yine de kitabı fakat sonu hariç. Sonunu pek beğenmedim açıkçası.

Uzun lafın en kısa hali, tüm bu sebeplerden kadın karakterleri veya kadın yazarları seviyorsanız, okuyun. Ama okumazsanız bir şey de kaybetmezsiniz.




21 Aralık 2015 Pazartesi

Hint Filmi : Queen

Merhabalar, ben geldim.

Yeni izleme fırsatı bulduğum bir hint filmini anlatmak istiyorum sizlere.


Filmin adı Queen. Başrolun de Kangana Ranaut, Lisa Haydon,  Rajkummar Rao ve Mish Boyko oynuyor.

Ben daha önceki yazılarımda kadınların ön planda olduğu film yada kitapları, kadın haklarını savunmayı sevdiğimi anlatmıştım. Aslında tam olarak şöyle, hemen hemen hayatın her alanın da kadın olmak zorken, engelleri aşıp rüştünü ispat etmiş güçlü kadınları seviyorum. Benim de gelecekte kendimi görmek istediğim noktadır bu. Yanlış anlaşılmasın, bahsettiğim şey kariyerden ibaret değil. Okuma yazmaya bilmeyen annem rüştünü ispatlamış harika kadınlardan biridir.Gururla söyleyebilirim, mükemmel bir kadındır. Cesaretine, azmine, zekasına açıkçası kendisine hayranım. İşte benim olmak istediğim de bu.Neyse dağıldım yine :)

Güzel kadın vesselam
Filmimize dönersek, Rani bir yandan evlilik hazırlıkları yapan, 2 gün sonra Vijay ile evlenecek bir genç kızdır . Ama diğer yandan kişilik olarak da pasif, yaşamı ile ilgili kararlar için birilerinden izin alma ihtiyacı duyan, ayaklarının üzerinde duramayan bir genç kızdır. Nişanlısı Vijay ise Londra'dan yeni dönmüştür. Bu hazırlıklar esnasında Rani'ye -isminin anlamı kraliçe'dir, yani queen- kendisiyle görüşmek istediğini söyler. Heyecanla Vijay ile görüşmeye giden Rani ise nişanlısının kendisine birbirlerine uymadıklarını ve bu yüzden evlenmek istemediğini söylemesi ile yıkılır.Kendisini gece boyunca kapattığı odasında bir karar alır, evlenmeyecek de olsa hayallerinin şehri Paris'te ve Amsterdam da yapacağı balayına gidecektir, tek başına da olsa.Bir kadının değişim sürecini, bu süreçti edindiği tecrübeleri çok güzel bir uslupla anlatıyorlar. Hele bir de ben size Japon, Rus ve Fransız arkadaşlar diyeyim gerisini siz anlayın, izleyin ve en tabisi izlettirin :)

Tabi Paris ve Amsterdam da arkadaş olduğu karakterler takdire şayandı.

Uzun lafın kısasına gelirsek, kendini geliştiren, değiştiren, seven, değer veren,  kendinin farkında olan güçlü kadınlar, seviyorum sizi :) Türlü sebeplerden dolayı mutsuz, üzgün, yerinde sayan, korkan, yalnız kadınlar, sizleri de seviyorum :) Ve inanıyorum her kadın gibi sizde bir şekilde bir gün kıracaksınız kabuğunuzu, e doğamızda var :)

Not: Bu filmi izlemek için bu denli geç kaldığıma kızdım.Siz de geç kalmayın :)


17 Aralık 2015 Perşembe

Eksikliklerimi ve kötülerimi seviyorum, sahip çıkıyorum. Ya siz ?

Merhabalar, ben geldim.

Bugün size sınavlarımın sonucu hakkında bir şeyler anlatmak istiyorum.

Sınavlarım açıklanıyor, ehh fena değil hatta çok iyi olanlar da var. Benim bahsetmek istediğim şey şu ki, ben hayatım boyunca hiç notlarımdan rahatsız olmadım. Düşük de alsam yüksek de alsam her bulunduğum ortamda rahatça bahsettim. Bir de şöyle bir gerçek var ki karşısında ki kişinin notunu duymadan notunu söylemeyen veya karşısındakinin notu daha düşük olduğunda söylemek istemeyen ve dahi ağlayanlar var. Doğru söylemek gerekirse benim aklım almıyor bu davranışları.
Dersten çakınca ben :) Resim netten alınmıştır.
İnsan düşük notları için üzülebilir, utanabilir hatta ama utanması gereken kişinin yine kendisi olması gerekir. Ben öyle düşünüyorum, insanız sonuçta. Hatasız olmadığını savunduğumuz bir varlığın hayatta sürekli başarılı olmasını beklemek, başarısız olduğunda bu denli kendini bedbaht etmek akıl karı değil. Olabilir, bu da böyle oldu, geçer, su akar yolunu bulur deyip hayata dönmek gerek. İyiyi güzeli savunabildiğimiz kadar, kötüyü eksiği de savunabilmeliyiz bence. İşte o noktada hayattan daha keyif alır, hatta hayatın kendisi oluruz ya.

Bu durumun bir de topladığım notlar benimdir diyerek paylaşmayan, paylaşmadığı zaman çevresindeki arkadaşlarının daha başarısız olacağını düşünen türü var ki bence ben oraya girmemeliyim, çıkamam.Kızdığım nokta notunu paylaşmaması değil, saygı duyarım kendi emeği ile oluşturdu sonuçta. Benim kızdığım nokta, bu davranışının getirisini çevresinin başarısız olması olarak umması. Kendi başarısını başarısızlık üzerine kurmak istemesi. Bana yanlış gelen, beni irrite eden bu.


Şu bit kadar hayatımızda bu denli ucuz şeylere bu denli emek sarf etmek, kafa yormak...Düşünüyorum da emeğinize yazık lan !!

Yukarıdaki fikirlerime katılmayabilirsiniz. Tüm kalbimle saygı duyarım a dostlar :)

Not:İnsanların zeka ve başarısının dersler ve okulla doğru orantılı olduğu fikrine katılmıyorum. Teorikte başarısız olmuş ama pratikte harikalar yaratmış insanlar tanıdım.

16 Aralık 2015 Çarşamba

Hint Filmi : Don 2 / "The King is back !"

Merhabalar, ben geldim.

Bugün yakın tarihte izlediğim bir devam filmini anlatmak istiyorum.


Film devam filmi, Don 2. Shahrukh Khan ve Priyanka Chopra başrolu oynuyor yine. Nerdeyse tam kadro aynı duruyor. Konusunu anlatmadan önce şu yazımda serinin ilk filmini anlatmış ve özellikle sonuna hasta olduğumu anlatmıştım. En kısa süre de devam filmini izleyeceğimi söylemiştim, yani başlıyorum anlatmaya, bende kalın :)

Filmin konusu, tabisi Don ve onun aksiyonları.  Don artık Asya'nın uyuşturucu baronu olur ama bu onu tatmin etmez. Avrupa'ya da yeşil ışık yakmaya başlayınca bu bölgeye hakim kodamanlar bu durumdan rahatsız olurlar ve bir araya gelerek Don ile ilgili planlar yapmaya başlarlar. Bu durumdan haberden olan anti kahramanımızın derin  bilinçaltısı işlemeye başlar. Sonrası olaylar olaylar...


Yalnız o değil de Roma ile olan dikenli telli ilişkilerine hastayım !!

Bence filmi sevdiğimi söylememe gerek yok, buna farklı bir yorum olacağını pek sanmıyorum ki zaten duymadım da hiç :) Tek takıldığım nokta şu ki , ilk filmin sonunda ben amuda kalkmış ters köşe olmuştum. O kadar şaşırmışken ilkinde, ikincisinde çıta daha da yükselir ve bir ters köşe daha olur diye düşünüyordum. Ters köşe olmadım mı, oldum. Güzel miydi sonu, çok güzeldi.Peki sorun ne narsist derseniz bence sanki Don 2'nin sonu birincisinin sonunu geçememiş gibi... Bak gibi diyorum, pek emin de değilim :)

Vesselam, insan yavruları izleyin, izlettirin.Bundan iyisi, can sağlığı :)

Not:Don 3 olacak mı bilmiyorum ama deli gibi istiyorum. Sonrası ne olacak ,çatlarım ben meraktan :(

14 Aralık 2015 Pazartesi

Hint Filmi : Bajrangi Bhaijan

Merhabalar, ben geldim.

Bugün size sıcağı sıcağına izlediğim ve çok beğendiğim bir filmi anlatmak istedim.

Filmin adı Bajrangi Bhaijan. Başrollerinde Kareena Kapoor, Salman Khan ve Harshaali Malhotra oynamakta. Filmi severek yazılarını okuduğum Bollywood Terapi nin şu yazısında görmüş ve izlemeye karar vermiştim.İyi ki tavsiyeyi dinlemiş, karar vermiş ve izlemişim :) Çok hoştu, severek izledim. Bolca güldüm, yer yer hüzünlendim ve bazı sahnelerde kendimizi gördüm. İnsanoğlu'nun merhametini, sevgisini, yakıcı öfkesini, kör cahilliğini, bencilliğini, ne varsa hepsini gördüm.


Konusuna gelecek olursak, başroldeki kişimiz Hindistan'lı Brahman Pawan yani Bajrangi Bhaijan ile Pakistan'lı Müslüman  dilsiz kız çocugu Shahida -7 yaşında- arasındaki sevgiyi, muhabbeti anlatıyor. Shahida konuşamadığı için annesi ve babası çok üzgündür. Bir büyükleri çocuğu Delhi'ye götürürse konuşturabileceklerini söyleyince annesi kızını götürmeye karar verir. Fakat dönüş yolunda trenin arıza nedeniyle durduğu bir esnada Shahida camdan çukura düşmüş gördüğü bir hayvanı kurtarmak için dışarı cıkar. Kimse küçük kızın indiğini görmez ve o esnada tren hareket eder. Kızımız peşinden koşar ama malum sebepten ötürü sesini duyuramaz ve orada kalır. Peşinden gelen başka bir trene biner ve indiğinde çarşı da gezerken dans eden Salman Khan'ı yani Pawan'ı görür. O andan itibaren kızımız Pawan'ın peşine takılır ve peşinden ayrılmaz. Pawan küçük kız için üzülür, ona yemek yedirir ve yardımcı olmaya çalışır.Son olarak polise gittiklerinde "numaranızı bırakın ailesine ulaşırsak sizi ararız" diyerek geri çevrillince yapacak bir şeyi kalmayan Pawan küçük kızı nişanlısı Rasika ve ailesinin yaşadığı eve götürür. Sonrası olaylar olaylar...


Lafı fazla uzatmanın manası yok. Benden söylemesi, izlemezsiniz bir şey kaybetmezseniz belki ama izlerseniz çok şey kazanacaksınız :)

Not: Pakistan ile Hindistan'ın vurgulanmasının sebebi günümüzde bu iki millet arasında nefret bulunmakta ve bu nefretin aşılması için türlü şeyler yapılmaktadır.

Not 2: Küçük kıza bayıldım, takdire şayandı.

Not 3: Salman Khan'ı severdim, daha da sevdim.

11 Aralık 2015 Cuma

Hint Filmi : Don / Unutmayın "Don'u yakalamak zor değil, imkansızdır !!"

Merhabalar, ben geldim.

Bugün size izlediğim bir kötü kahraman filminden bahsetmek istiyorum size. Doğru okudunuz hem kötü, hem  kahraman aynı cümlede.Karşınız da azılı suçlu kahramanımız Don :)

Filmin adı Don. Shahrukh Khan ve Priyanka Chopra başrolu oynuyor. Aslında film bende uzun zaman beklemedeydi. Bu kadar kötüyken afişi insanın bir türlü izleyesi gelmiyor.

Bende çoook uzun süredir -nerden baksan 2 yıldır- beklettim.Kısmet bugüneymiş, sonunda izledim :)

Don (Shahrukh Khan), bir uyuşturucu şebekesinin en önemli ve en tehlikeli adamlarından biri hatta belki ilki. Polis uzun süredir peşinde ve kendisini yakalamaya çalışıyor ama don sürekli ellerinden kaçıyor malum her kahramanın olduğu gibi -kötü karakterlerde kahramandır ben için - Don'un da zekasının maşhallahı var.Diğer tarafta kızımız Roma (Priyanka Chopra) bir yolunu bulup Don'un yakınındaki bir konuma gelir. Sebebini izledikçe öğrenirsiniz, spoi olmasın :) En son yapılan baskında Don ağır yaralı olarak polisin eline düşer. Sonrasın da Don'u yakalamaya takıntılı baş müfettiş, Don'a birebir benzeyen Vijay'la yerlerini değiştirir ve şebekenin bilgilerini almak için sahte Don Vijay'ı muhbir olarak kullanır. Olaylarrr olaaaylarrr bundan sonra başlar.


Aslına bakarsanız, son sahnesine kadar fena değil ama bu filmin neresini abartmışlar diyip durmuştum.Ama son sahnesine geldik, ben şok ben iptal !! O nasıl sondu laaa. Bildiğin ters köşe, hatta ters az kalır, bildiğin amuda kalkmış köşe !!! Sözün özü vesselam, Don'u izleyin, izlettirin. İnanın pişman olmayacaksınız.

Unutmayın "Don'u yakalamak zor değil, imkansızdır !!"

Not: Filmin devam serisi olan Don 2'yi en kısa süre de izleyip, yorumumu yazacağım :)

Kore Dizisi : Sassy Go Go / Cheer Up

Merhabalar, ben geldim.

Bugün dün sıcağı sıcağına bitirdiğim ve beklediğimden daha fazla sevdiğim bir diziyi anlatıcam.

Dizinin ismi Sassy Go Go diğer adıyla Cheer Up. Konusu ve gidişatı güzeldi. Yer yer abarttıklarını düşündüğüm oldu ama açıkçası Kore'nin eğitim anlayışı ve takıntıları konusunda pek bilgi sahibi olmadığım için belki de abartı olduğunu düşündüğüm noktalar bu milletin gerçekleridir, bilemiyorum.


Konusuna gelicek olursak, Okuldaki başarı sıralamasının hayati önem taşıdığı Sevit Lisesi'nde birbirine düşman iki öğrenci aktivite kulübü vardır.Bunlardan birincisi okul başarı sıralamasının sondan beşincilerinin oluşturduğu dans kulübü Real King'dir.İkinici ise başarı sıralamasının ilk beşini oluşturan, ağzında altın kaşıkla doğan çocuklar olan Baek Ho grubudur. Okulda ise ilk beşe sağlanan tüm konforun yanında, son beşe sadece depo olarak kullanılan bir oda, müzik çalabilmeleri için eski bir müzik çalar ve elektriklerini oluşturabilmeleri için bisiklete entegre edilmiş bir jenaratör verilmiştir. Buraya kadar sınıf ayrımcılığı olmasına rağmen kimsenin problemi yoktur. Herkes kendi grubunu severek ve diğer gruptan nefret ederek günlerini geçirmektedir. Fakat bir gün her iki grubun liderlerinin yanlış anlaşılan bir fotoğrafı  yüzünden, Real King kulübünün öğrencilerinden nefret eden müdirelerinin kulübü kapatması  -sadece Real King'i kapatır, diğer grup başarılı olduğu ve ailesi kodaman olduğu için çekinmektedir-  ile ortaya bir kaos çıkar. Peki grup kulübünü geri alabilecek midir ? Sadece kendilerine uygulanan haksızlığı düzeltebilecekler midir ? Her şey daha da karmaşık hale gelirken, nerden çıktı aşk ? Merak ettiyseniz, lütfen izleyiniz :)

Ben okul dizilerini yani içinde dans, müzik, macera, aşk, hırs, rekabet olan dizileri severim. Zaten yeterince gerçekçi ve yorucu olan hayatımızda bizi farklı  hayallere sevk edecek dizilerin olması gerek. Gülmek, çocuk olmak, kahkaha atmak kısacası hayal etmek gerek :)

Not: Başrolde ki kızın izlediğim üçüncü dizisi. Kızın oyunculuğunu, mimiklerini ve sempatikliğini seviyorum. Diziyi sevmemde onun da etkisi var sanırsam :)

8 Aralık 2015 Salı

Okuyucu Değerlendirmesi : Stephen King / Kemik Torbası

Merhabalar, ben geldim.

Bugün yakın tarihte bitirdiğim bir kitaptan bahsedeceğim sizlere.

Stephen King'den Kemik Torbası'nı okudum. Bilimkurgu  / Fantastik romanları severim. Günümüzde ya edebi yönü ağır basan yada fantastik/bilim kurgu ağır basan romanları okuyan bir kesim var sanki. Yani ikiye ayrılmış gibi, sanki birini okuyan diğerini okuyamazmış gibi :/ Neyse, konuna devam et Narsist dağılıyorsun :)

Stephen King'in okuduğum ilk romanı bu. Sevmedim desem değil, sevdim desem o da pek değil. Ne peki Narsist derseniz eğer okumayan kaybetmez, okuyan ise kazanmaz diyebilirim sanırım.

Neyse benim için bu romanın önemi başka. Daha önceki şu yazımda  bir süredir düzgün bir şekilde kitap okuyamadığımdan bahsetmiştim. Sanırım o durumu aştım bu kitapla birlikte :) Kitabı çok sevmememe rağmen bilmem neden aştım. Belki kitabın yarısından sonrasını farklı bir şehirde okumamın etkisi olmuştur veya artık zamanı gelmişti. Bilmiyorum ama şuan yeni bir kitabı okumaya başladığımı ve hatta yarıladığımı bile müjdeleyebilirim size :) Yani değmeyin keyfime a dostlar :)


Kitaba dönersem,  karakterimiz  Michael Noonan bir yazardır. Orta halli kitaplar yazmaktadır ve hatrı sayılır bir gelir düzeyi vardır.Karısının özellikle çok sevdiği ve adı Sara Laughs olan bir yazlıkları bir de kışlık gibi kullandıkları iki evleri vardır. Bir gün evden alışveriş yapmak için çıkan karısı talihsiz bir şekilde ölür. Bu ani ölüm karşısında yazarımız derin bir depresyona girer ve karısının çok sevdiği yazlıkları olan Sara Laughs'a bir daha gitmez. Sara Laughs'a ayak basmadığı dört yılın son zamanlarında rüyalarında sürekli görmeye başlayınca tekrar evi görmek ister. Eve gelmesi itibari ile hayatı bir anda değişen yazarın hikayesi burada başlar. Gördüğü rüyalar gerçek midir ? Yoksa Michael Noonan çok sevdiği karısının ölüm acısından aklını mı kaybetmiştir ? Sorunun cevaplarını kitaptan kovalamalısınız :) Size iyi okumalar.

Not: Kitap okuma konusunda buhranlı bir dönemimin bitiş kitabı olduğu için  ikinci bir değerlendirme okumanız da fayda var. Keza benim kişisel durumum da etkilenme çıtamı etkilemiş olabilir, siz çok sevebilirsiniz :)